[ad_1]
Ancak geride bıraktıklarımızda ithalat, ihracatı dört katına çıkardı; dış ticaret açığındaki üçlü artış; Öte yandan ithalat-ihracat karşılama oranındaki çeyreklik düşüş gibi göstergeleri de belirtmekte fayda var. Benzer şekilde, 1,62 USD. Unutulmamalıdır ki, ihracat düzeyinde artış kaydedilmesine rağmen, “birim ihracat değeri” bazında daha kat edilmesi gereken çok yol var; Euro’nun Dolar karşısında değer kaybetmesinin ‘ihracatımızı azaltan etkisinin’ arttığını da belirtmeliyiz.
Dünyada bozulan ihracat iklimi göz önüne alındığında, yıl sonunda dış ticaret açığımızın yüz on beş milyar dolara ulaşabileceği hesaplandığında, dış satış modeli ile performansımız; Her zaman üzerinde durduğumuz İ.YF (İhracat Yoluyla İyileştirme) sendromu göz önüne alındığında, yeniden değerlendirmenin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Burada TGSD’nin (Türkiye Hazır Giyim Sanayicileri Derneği) yakın zamanda düzenlediği İstanbul Uluslararası Hazır Giyim Konferansı bu tür girişimlerin güncel ve etkin bir örneği olarak değerlendirilmelidir.
Konferansın ana teması olarak ‘Yeşil Devrim’in seçildiğine ve Sürdürülebilir Hammaddeler / Yeşil Fabrikalar / Yenilenebilir Enerji / Karbon Ayak İzi gibi temalar altında bir gündemle gruplandırıldığına dikkat çekerek başlayalım. Halen ülke ihracatının beşte birini oluşturan ve yaklaşık bir buçuk milyon kişiye istihdam sağlayan hazır giyim ve tekstil sektörlerimiz, 1980’li yıllardan itibaren ihracatımızda öncü rol oynamıştır. Uzun yıllara dayanan tecrübesi ve donanımı ile şimdiden dünya çapında tanınırlık ve prestij elde etmiştir; Geçmişte 2005 yılında gümrük birliği ve dünya ticaretinin serbestleştirilmesi sürecinde başarılı sınavlar yapıldı ve bu güne kadar devam ediyor. Şimdi, geçmişte bedelleri ödenmiş tecrübeler ve küresel gelişmeler ışığında; Yeni bir yol haritası oluşturulmaya çalışılıyor.
İhracatımızın bu kilit sektörü, alıcıların tedarikçisi ve fiyat öncelikli ürünler olmaktan hızla uzaklaşıyor ve bir yolda ilerleme stratejisinin büyük ölçüde “yüksek katma değerli kalite” üzerine kurulu olduğunu beyan ediyor; Bir anlamda “parça parça işleyen ucuz taşeronluk” kuyusundan çıkma iradesini ve kararlılığını ortaya koymaktadır. Nitekim “kaliteli üretim kabiliyetleri ve alıcılar tarafından kabulü” gibi ifadeler vurgulanırken; İhracatta ‘birlik’ yerine ‘değer’ temeline öncelik verilmesine vurgu yapılmaktadır. Ayrıca güncel küresel trendlere göre Türkiye; Burayı “yeşil üretim merkezi” yapma hedefi gündeme getiriliyor ve ihtiyaç duyulan yeni yatırımlar için uygulanabilir bir yol haritası paylaşılıyor.
Sektör ihracatının üçte ikisini oluşturan AB pazarında beklenen %20’lik daralma; Kuzey Afrika’da, özellikle Mısır’da artan rekabet; Elbette Çin’e yönelik yeni sektörel yatırımlar başta olmak üzere ortaya çıkan tehditlere karşı alınması gereken aksiyonlar da masada; Hala yakın gözlem altında. TGSD’nin gösterdiği bu konum, İ.YF’nin kıskacından kurtuluşu ve ülkemizin dış ticaretteki rekabet gücüdür; Sürdürülebilir bir seviyeye ulaşmak için daha sağlıklı bir tutum yaklaşımının başarılı bir çağdaş örneği olarak düşünülmelidir. Şimdi önemli olan, sürdürülebilir bir planda ekonomik sinerjinin (birlikten doğan güç) avantajının elde edilmesi açısından tüm sektörleri kapsamlı bir şekilde inceleyerek analizler sunmak; Tartışma ve değerlendirmeye açıktır. Başta İ.YF olmak üzere bizleri tuzaklardan ve kör edici yollardan koruyarak; Bu tür proaktif tutum ve değerlendirmelerin tüm sektörlerimiz tarafından gerekli ince ayarın yapılmasına özen gösterilerek sağlanması bizi büyük olasılıkla engelleyecektir.
[ad_2]
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın