"Enter"a basıp içeriğe geçin

Sürdürülebilir mutluluk mümkün mü?

[ad_1]

Size bu soruyu sorduğumda, eminim çoğunuz Masloff’un ihtiyaçlar hiyerarşisini açıklayarak başlayacaksınız.
Elbette haklısın, temel ihtiyaçların karşılanması hayatımızda büyük yer kaplıyor ama mutluluk sadece bu ihtiyaçların toplamı mı?

Kavramların karşıtlarıyla anlam kazandığını hep söylerim. Sağlığın önemini anlamak için hastalığı bilmeniz, tokluğun değerini anlamanız, aç olmanız, mutluluğu daha anlamlı hale getirmeniz için hayatınızın bir noktasında mutsuzluk yaşamış olmanız gerekir.

Hayattaki her şeyi tamamlayıp mutluluğa ulaştığımızda bize gelen bu korku nedir? “Ya kaybedersem” veya “ya mutluluğum kısa sürerse” endişesi bazen mutluluktan kaçmamıza neden olabilir. İşte burada beyin devreye giriyor. Başka bir deyişle, düşüncelerimizi ve beynimizi kontrol ediyoruz.

Beynin temel amacı hayatta kalmanızı sağlamaktır.

Bir araştırmaya göre her gün 6000’den fazla düşünce aklımıza geliyor ve bu düşüncelerin çoğu olumsuz, tekrarlayıcı veya her ikisi birden oluyor. Zihniniz sizi mutlu etmeye hazır değil. Zihninizin temel amacı sizi güvende tutmak ve hayatta kalmanızı sağlamaktır. Ama yine de size iyi haberlerim var, zihninizin ilk önceliği sizi hayatta tutmak olsa bile, düşünme, hareket etme ve nihayetinde hissetme şeklinizi değiştirebilirsiniz. Böylece beyninizi eğitebilirsiniz.

Beynin limbik sisteminde duygularla ilişkili bölgeler vardır. Mutluluk aynı zamanda sağ frontal korteks, frontal korteks, sol amigdala ve sol insula dahil olmak üzere beynin farklı alanlarını harekete geçirir. Bu aktivite, biliş ile beynin “duygusal merkezi” arasındaki bağlantıları içerir.

Kendi nörokimyasallarınızı hackleyebilirsiniz

Sürdürülebilir mutluluğa ulaşmak için davranış hilelerinden ziyade kendi biyokimyasal sürecinizi yönetmeniz mümkündür. Beynin zor bir organ olduğunu daha önce defalarca söyledik ama mutlu gibi görünmek yerine nörokimyasallarınızı dışarıdan düzenleyebilir ve mutluluktan sadece birkaç adım ötede olabilirsiniz.

Bu nasıl mümkün olabilir? “Mutluluk kimyasalı” dediğimiz hormonlara bir göz atalım ve onları nasıl iyileştirebileceğimizi test edelim.

dopamin

“Mutluluk hormonu” olarak da bilinir. Dopamin sizi harekete geçmeye teşvik eder. Beynin ödül sisteminin birincil itici gücüdür ve eğlenceli bir şey yaşadığınızda dopamin seviyeleri yükselir. İşinizi övmek, sevmek, alışveriş yapmak, yemek yemek gibi keyif veren aktiviteler dopamin seviyenizi yükseltir. Dopamindeki bir artış, hareket etme ve motive olma yeteneğinizi artırır. Kendiniz için yeni hedefler belirlemek, vücudunuzda dopamin oluşturmanın da etkili bir yoludur. Çünkü başarı dopamin seviyelerini yükseltir.

serotonin

“İyi hissetme hormonu” olarak da bilinir. Anksiyete ve depresyonu azaltan serotonin seviyenizi artırmak için egzersiz yapabilir, uyku düzeninize ve kalitenize dikkat edebilir, sosyalleşmek serotonin seviyenizi yükseltmeye yardımcı olur. Serotonin seviyesi aynı zamanda öğrenme ve hafıza yeteneğinizi de geliştirir. Başkaları tarafından saygı duyulduğunu hissettiğinizde serotonin hormonu yükselir. Ancak bu, başkalarına ve başkalarının beklentilerine bağımlılık durumunu beraberinde getirir. D vitamini ayrıca serotonin üretimini de destekler.

oksitosin

Genellikle “aşk hormonu” olarak adlandırılır. Nörokimyasal sarılma olarak da bilinir. İlişkilerde güven, empati ve bağ geliştirmeye yardımcı olur. Cilt teması ile yüksek seviyelere çıkan oksitosin, doğum, emzirme ve güçlü ebeveyn-çocuk bağı için gereklidir. Oksitosin seviyenizi arttırmanın en iyi yolu, hayatınızda fiziksel sevgiye sahip olmaktır. Oksitosin seviyenizi artırmak için evcil hayvan besleyebilir ve sevdiklerinizle daha fazla zaman geçirebilirsiniz. Oksitosin salınımı, göz teması ve dikkat gibi sosyal ilişkilerle de uyarılabilir. Oksitosin takviyesi almanın basit bir yolu birine sarılmaktır. Güveniniz sarsıldığında, beyniniz gelecekte size güven ve oksitosinden vazgeçmenizi söyleyen sinirsel yollar oluşturamaz ve mutsuz kimyasallar salgılar.

endorfinler

Vücudumuzun stres ve rahatsızlığa tepki olarak ürettiği doğal ağrı kesicilerdir. Endorfinler, fiziksel egzersizle en yakından ilişkili olanlardır. Sporcuların zorlu bir yarış veya büyük maç sırasında ağrılarının olmasının ana nedeni, endorfin salınımıdır.



[ad_2]

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir